Sîmaw Roj
Jin jiyan e, Jiyan Berxwedan e!
Tahran’da Kürt kadın Jîna Mahsa Amînî’nin faşist molla rejimi’nin “ahlak polisi” tarafından katledilmesinin üzerinden 3 yıl geçti. 22 yaşındaki Kürt kadını Jîna’nın katledilmesi yalnızca bir kadının katledilmesi değildi; kadınların bedenleri ve yaşamları üzerinde kurulan erkek egemen gerici rejimlere ait sistematik tahakkümün en çıplak haliydi.
Gerici molla rejimi yıllardır korku politikaları ile kadınları susturmayı, itaatkâr hale getirmeyi amaçladı. İdamlarla, gerici kanunlarıyla, zor araçlarıyla, devlet şiddetiyle toplumu tepkisiz bırakmayı hedefledi. Fakat gerici faşist devletin korku politikası bu kez ters tepti. Rojhilat Kürdistanı’ndan başlayıp önce İran’ın dört bir yanına yayılan ayaklanma daha sonra Kürdistan’ın tüm parçalarına ulaştı. Kadınlar direniş bayraklarını en ön barikatlarda yükselttiler. “Jin jiyan azadî” sloganı, Kürt kadınlarının direniş mirası olarak İran’dan tüm dünyaya yayıldı ve kadınların özgürlük ve isyan çağrısına dönüştü. Bu ayaklanma, kadınların yalnızca kıyafetleri yüzünden değil, tüm yaşamları üzerinde kurulan erkek egemen denetime karşı isyandı. Jîna Amînî’nin adı, kadın özgürlük mücadelesinin sembolü oldu. Özgür dağlardan, Kuzey Kürdistan’da ki direniş tarihine oradan da Rojava kadın devrimine kadar olan bu tarihsel mücadele birikimi, kızkardeşimiz Jîna Amînî’nin katledilmesiyle yeni bir aşamaya taşındı.
16 Eylül 2022 yılında başlayan ‘Jin jiyan azadî’ direnişi, kadınların öncülüğünde çok büyük bir toplumsal ayaklanma açığa çıkarttı. Jin jiyan azadî eylemlilikleri de çok net bir şekilde göstermiştir ki 21. yy kadın devrimleri yüzyılıdır. Bu yüzyılın ilk çeyreğinde dünyanın pek çok yerinde karşılığını bulan geniş çaplı kadın hareketleri gelişti. 2012’de El Nusra ve sonrasında DAİŞ karanlığına karşı kadınlar öncülüğünde Rojava kadın devrimi başladı. Türkiye’de 2015 yılında katledilen üniversite öğrencisi Özgecan Arslan için yüzbinlerce kadın, ‘Kadın Cinayetlerine Son’ sloganıyla alanlara akın etti. Kadın katliamlarına karşı Arjantin’de Ni Una Menos (Bir Kişi Daha Eksilmeyeceğiz-2015) hareketine öncülük etti. Erkek taciz-tecavüzüne karşı ABD’de Mee Too hareketi (2017) dünya kadınlarını buluşturan zemin oldu. Şili’de kadına yönelik taciz ve tecavüzün arkasında devlet politikalarının olduğunu ortaya koyan La Tesis hareketi (2019) erkek ve devlet şiddetine karşı mücadeleyi ortaklaştırdı. Kadınlar, kadın özgürlük mücadelesinin yanı sıra toplumsal mücadelenin temel öznesi oldular.
Kürt Kadınlarının Direnişi Dünyaya İlham Oldu
2022 yılında Jina Amini’nin katledilmesinin ardından İran’da başlayıp, tüm dünyaya yayılan Jin jiyan azadî eylemsellikleriyle birlikte bölgede ve dünyada yükselen toplumsal özgürlük mücadelesinin öznesi olan kadınlar; kadın kurtuluş mücadelesinin gelişme düzeyini gösterdi. 21. yüzyılın kadın devrimleri yüzyılı olduğu fikrini pratikte de güçlendirdi. Bu nedenle kadınlar mücadelenin en güçlü toplumsal dinamik ve öncü güç olma pozisyonunu koruyor ve sürdürüyor. Dünya halklarının düşmanı emperyalist erkek egemen sisteme karşı kadınların isyanı küresel bir karakter almıştır. Bu nedenle kadın özgürlük mücadelesi (KÖM) dünden bugüne ataerkil kapitalist sisteme, işgalci, inkarcı sömürgeciliğe ve faşizme karşı küresel direniş, mücadele, eşitlik ve özgürlük savaşımıdır artık. Karşımızda tepeden tırnağa zor araçlarıyla birlikte örgütlü erkek egemen kapitalist bir sistem var ve bütün topluma sirayet etmiş durumda. Kadın sorunun doğuş zemini bireysel olmadığı gibi özgürleşmesi de bireysel değil, toplumsal kurtuluştan geçmektedir. Kapitalist, sömürgeci erkek egemen saldırılara, kadın emeğinin, bedeninin sömürüsüne, erkek devlet eliyle gelişen şiddete karşı mücadelenin başarısı kadınların örgütlülüğünden geçmektedir.
Erkek Egemen Rejim Özgürlük Ve Eşitlik Mücadelemizi Boğmak İstiyor
“İran molla rejimi, Jin, jiyan, azadî mücadelesinin öznesi kadınlara dönük baskılarını sürdürüyor. Kürt, Beluc, Arap kadınlar başta olmak üzere İran’lı, Rojhilat’lı kadınlar büyük baskı altında. Sömürgeci, gerici molla, erkek egemen rejim özgürlük ve eşitlik mücadelemizi boğmak, yok etmek istiyor.
Jin jîyan, azadî ayaklanmasından gelen korkuları güçlenerek varlığını korumakta. Onlar da Rojava kadın devriminden sonra Rojhilat’ta jin jîyan, azadî şiarı etrafında yaşanan ayaklanmanın, 21. yüzyılın kadın devrimler yüzyılı olarak yaşanacağının işareti olduğunu görüyorlar. Bu nedenle korkmakta haklılar. Gerici, sömürgeci, faşist erkek egemen tüm rejimlerin korkularını boşa düşürmeyeceklerini kadınlar pratiklerinde gösterdiler. Rojava kadın devrimi bunun ilk nüvesi oldu.
Rojava’dan İran’a; Rojhilat’tan, Afganistan’a ve Türkiye’ye kadar tüm Ortadoğu kadınları özgür ve eşit yaşam için umutlarını büyütüyor, mücadelelerini sürdürüyor.
Dün olduğu gibi bugün de kadınların eşitlik ve özgürlüğe olan tutkusu ne göz altılarla ne işkence ne hapis cezalarıyla ne idam kararlarıyla yok edilemedi, edilemez de. Kadınlar yüzyıllardır söyledikleri sözün arkasındalar; ‘vardık, varız, var olacağız’ diyorlar.
Kürt Kadınlarının Çifte Mücadelesi
Ortadoğu’da KÖM’ün en güçlü örneklerinden biri, hiç kuşkusuz Kürt kadınlarının yürüttüğü mücadeledir. Bizler, Kürt kadınları sadece ulusal kimliğimizden dolayı sömürgeci devletlerin hedefinde olmadık. Aynı zamanda kadın kimliğimizle, emeğimizle ataerkil toplum düzeni ve kapitalist sistemin baskısı, sömürüsüyle karşı karşıya kaldık. Bu nedenle ulusal, sınıfsal ve cins mücadelemizi iç içe yürüte geldik.
Biz Kürt kadınları katliamlara, tecavüz ve tacize karşı direniş halinde olduk. “Benim bedenim, benim kararım” diyerek üzerimizde fetva yağdıran, ‘islam hukuku’nu caiz gören, ataerkil, politik islamcı ve molla rejimlerine karşı başkaldırdık. Tek tek kadınlar olarak bireysel, hukuki, sosyal yaşamlarımızda elde edeceğimiz kazanımlar/ bireysel kurtuluş yolları, bu çoklu baskı ve sömürü cenderesini parçalamaya yetmeyecektir. Bu nedenle kadın özgürlük mücadelemiz, sınıfsal sömürünün, ulusal baskının ve cinsiyetçi tahakkümün birbirine eklemlendiği bir sistemin karşısında devrimci yıkıcı bir güç olarak şekillenmek durumundadır.
Rojava Kadın Devrimi Umutlarımızı Büyüttü
2012’de Rojava’da başlayan devrim süreci, kadınların devrim mücadelesinde özneleşme deneyiminde bir dönüm noktası oldu. Kadın Savunma Birlikleri (YPJ) yalnızca bir askeri güç değil; kadının kendi kaderini tayin etmesinin simgesi haline geldi.
2014’te Kobanê direnişinde Arîn Mîrkan, DAİŞ kuşatmasını kırmak için bedenini feda ederek direnişin sembolü oldu. Onun bu eylemi, yalnızca topraklarını savunma mücadelesi değildi. Bu eylem, kadın iradesinin ataerkil ve politik İslamcı DAİŞ karanlığa meydan okumaydı. Komünist Kürt kadın savaşçı Sarya Özgür, sosyalist yurtsever çizginin temsilcilerinden biri olarak Kobanê savaş mevzilerinde kadınların seslerini bile duymak istemeyen DAİŞ barbarlığına karşı kahkahalarıyla mevziden mevziye savaşımını büyüttü. Rojava Kadın Devrimi, Kürt, Arap, Ermeni, Süryani, Asuri, Alevi, Dürzi, Afrikalı, Latin Amerikalı ve Avrupalı kadınları bir araya getirerek enternasyonal bir direniş deneyimi yarattı. Bu deneyim, kadınların ataerkil ve politik İslamcı gericiliğe karşı ortak mücadelesinin mümkün ve gerekli olduğunu gösterdi.
Bu kadınların ortak paydası, yalnızca ulusal özgürlük mücadelesinde buluşmaları değil, kadınların toplumsal ve cins mücadelesinde özneleşerek özgürlüğe adanmış olmalarıydı. Onlar hem Kürt halkının tarihine hem de kadın özgürlük mücadelesine, yaldızlı harflerle yazılmış bir direniş mirası bıraktılar.
Kadın Yaşamdır: Yaşam Teslim Alınamaz
Bugün Kürt kadınları ve Ortadoğu’lu kadınlar olarak bizler çoklu baskı altındayız. Bu baskı ve saldırılarla hayatlarımızın her alanında karşı karşıya kalıyoruz. Evde, sokakta, iş yerlerinde, devrimci mücadele alanlarında. Ama her saldırı, kadınların örgütlü mücadelesini daha da büyütüyor. Tarih gösteriyor ki: 8 Mart, 25 Kasım’ların kadınların mücadele günü olarak kazanılmasından, Rojava kadın devrimine, Arîn Mîrkan’ dan Jîna Amînî’ ye kadar yürütülen tüm mücadeleler, biriktirilen her deneyim, kadınların özgürlük yolunu açtı. Ve her deneyim kadının örgütlü bir güç haline geldiğinde neler başarabileceğini gösterdi. Kadın artık “birilerinin bir şeyi” değildir. Kadın, kadın olarak vardır. Ve bu varoluşun adı, özgürlüktür.
Jîna Amînî’nin katledilmesinin üzerinden üç yıl geçti. Ancak bu süre zarfında kadınların mücadele dinamiği sönmedi, tam tersine canlılığını korudu. Bugün ifşalar, kadınların dayanışma ile birbirine güç vererek, erkek egemen şiddete karşı yükselen sesinin önemli bir parçası haline geldi. Kadınlar kendilerine dayatılan her türlü baskıya, sessizleştirme çabasına karşı seslerini yükseltiyor; dayanışmalarını ve mücadelelerini büyütüyor.
Bizlere düşen görev, bu tarihsel birikimi büyütmek, örgütlenmek ve özgürlüğün yolunu birlikte açmaktır. Çünkü biliyoruz ki: Kadın yaşamdır; yaşam teslim alınamaz.Jin jiyan e, nikarin jîyanê bikujin, nikarin teslim bigrin!