Diren Şafak
Êzidî inancından olan halkımızın kutsal toprağı Şengal; tarihi boyunca çeşitli imparatorluk, prenslik veya kabileler eliyle onlarca saldırıya uğradı. Her ne kadar Êzidî inancının “sapkın” ilan edilmesi, Şengal halkının katledilmesine gerekçe yapılsa da, Şengal Dağı’nın bulunduğu bölge üzerindeki stratejik hakimiyeti bu katliamların başlıca nedenlerindendi. Bölgesel devletlerin kendi çıkarları için gerçekleştirdiği tüm asimilasyon ve yok etme politikalarına direnen Êzidî halkımız, Osmanlı’dan günümüze bütün bu katliam saldırıları karşısında ulusal kimliğini ve inancını korumayı başardı.
Osmanlı’dan Günümüze Direnen Êzidî Kürtler
Defalarca Osmanlı zulmüne maruz kalan Êzidî halkımız, Irak devleti kurulduktan sonra da katliam ve baskılardan kurtulamadı. Saddam Hüseyin yönetimindeki BAAS diktatörlüğü, 1968 ile 2003 yılları arasında, Kürtlere karşı Araplaştırma ve demografik yapıyı değiştirme politikası yürüttü. Bu uygulamalar sonucu birçok Kürt kenti zaman içinde Araplaştırıldı. Kerkük, Diyala, Musul ve Salahaddin kentlerinin demografik yapıları değişti.
Saddam diktatörlüğü, 2003’te ABD’nin işgal saldırısı sonucu yıkıldı. ABD’nin oluşturduğu kukla Irak hükümeti emperyalistlerin çıkarlarını gözeten bir anayasa yaptı. 2005 yılında yapılan anayasanın 140. Maddesi, Kerkük, Musul, Şengal ve Selahaddin kentleri dahil olmak üzere “tartışmalı bölgelerdeki” statünün belirlenmesi, Kürt bölgelerinin demografik yapısını değiştiren eski uygulamaların ortadan kaldırılmasını, halkın geri dönüşlerini ve referandum yoluyla iradesini belirlemeyi amaçlıyordu. Yine, 1968 ve 2003 yılları arasında Kürt nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde asimilasyon ve Araplaştırma politikası sonlandırılacak, Kürtlerin ulusal hakları korunacak ve tanınacaktı. Kürtler önemli kazanımlar elde etmesine rağmen Kürt yerleşim yerlerinde demografik yapı değişikliği politikası Araplaştırma lehinde devam ettirildi. Irak devleti ve ABD emperyalizmi Kürtler için gerçek bir çözüm üretmedi. Şengal de “tartışmalı bölgeler’’ kapsamında ve Êzidîler lehine bir çözüm geliştirilmedi. “Tartışmalı bölgelerde” ne bir referandum ne de nüfus sayımı yapıldı. Sorunlara yeni sorunlar eklenerek günümüze gelindi.
Şengal halkı, Saddam diktatörlüğü yıkıldıktan sonra da katliamlar yaşadı. 14 Ağustos 2007 yılında MİT ve Muhaberat’ın ortak saldırısında 700 Êzidî katledildi. El Kaide eliyle Tilezer ve Sibesexidir kasabaları hedef alındı. Bu saldırılar karşısında, Irak devleti sessiz kaldı. KDP, saldırıyı gerekçe yaparak, Êzidîleri koruma adı altında Şengal’e Peşmerge gönderdi. Bir anlamda fiilli olarak Şengal’i kendi denetimine aldı.
DAİŞ, Türkiye-Irak Ve KDP Ortaklığında Yapılan Soykırım: 74. Ferman
Daha 2007 katliamının yaraları sarılmadan, bu defa da DAİŞ çeteleri Şengal’e saldırdı. 3 Ağustos 2014 de Êzidîler 74.Fermanla yüz yüze kaldı. Bu ferman öncekilere göre daha ağır ve yıkıcı oldu. Kısa süre içinde Şengal merkez ve köy halkının tümü topraklarını, evlerini bırakmak zorunda kaldı. DAİŞ, ele geçirdiği her yaştan Êzidî’yi barbarca katletti. Kadınları kaçırdı, işkence ve tecavüz etti, köle pazarlarında sattı. DAİŞ çetelerinin bu saldırılarına hiçbir devlet ilk başta tepki göstermedi. Barzani hükümeti de Şengal halkını korumadı. Êzidî inancına sahip halkımız ölümle baş başa bırakıldı. Çetelerin ilk saldırısında bulundukları mevzileri bırakıp kaçan Irak ordusu, ağır silahlarını DAİŞ’e bıraktı. Halkın elindeki silahları ‘biz sizi koruruz’ diyerek toplayan KDP tek mermi atmadan Şengal’den kaçtı. Şengal işgali böylece kolaylıkla gerçekleşti.
Şengal, DAİŞ tarafından işgal edilmeden iki ay önce Haziran 2014 yıllında Ürdün’ün başkenti Amman’da MİT, DAİŞ ve Parastin’ın katıldığı bir toplantı yapıldı. Bu toplantıya bölge devletlerinin istihbaratları da katıldı. Bu toplantıda DAİŞ çetelerinin Musul ve ilçelerini işgal etmesinin önü açıldı. Bu nedenle DAİŞ, hiçbir engelle karşılaşmadan 6 saat içinde Musul’u aldı. Bu kirli pazarlık Musul’la sınırlı kalmadı. DAİŞ çeteleri, Türk devletinin isteği, KDP’nin sessiz onayı ile böylece yönünü Şengal’e çevirdi.
DAİŞ çeteleri, aynı zamanda Rojava devrimine karşı da her yerden saldırıya geçti. İşgalci Türk devletinin ve KDP’nin desteğini alan çeteler Şengal’i alarak Rojava Devrimini kuşatmak istiyorlardı. MİT, Rojava devrimini yıkmak için her türlü kirli oyunu devreye koydu. Sınırları açarak DAİŞ çetelerine, silah, lojistik ve kadro desteği verdi.
Türkiye, KDP, Irak ve Ürdün’ün tüm desteklerine rağmen DAİŞ çeteleri ne Şengal’de ne de Rojava’da kirli emellerine ulaşamadı. Şengal’de halkın yardımına YPG, YPJ, MLKP ve HPG güçleri yetişti. Zorlu bir mücadele ardından şehitler verilerek, bedel ödenerek Şengal çetelerden temizlendi. Rojava Devrimi genişledi. Çeteler, Rojava’da da yenildi.
Kasım 2015 sonrası Şengal Êzidî İnşa Meclisi özerklik ilan etti ve savunma gücü olan YBŞ ve YJŞ’yi kurdu. Şengal Özerk Yönetimi, yıkılan Şengal’i yeniden inşaya girişti. Savaş nedeniyle göç eden halkımız, önemli oranda evlerine döndü. Şengal halkının yaralarını sarmaya, kendisini örgütlemeye başladığı bir zamanda, KDP tekrardan düşman yüzünü ortaya koydu. HPG ve YBŞ güçlerine saldırdı. Şehitler verildi.
Çetelerin yenilgisini sindiremeyen Türk devleti, YBŞ/YJŞ ve Özerk Yönetim’i hedef gösterdi. Onlarca kez hava saldırısı yaptı. YBŞ komutan ve savaşçıları, Özerk Yönetim yöneticileri, halktan insanlarımız bu saldırılarda şehit düştü. Sömürgeci Türk devleti “Şengal’in ikinci Kandil olmasına izin vermeyiz” diyerek saldırılarını sürdürdü, sürdürüyor.
Irak ve Hewlêr hükümetleri 9 Ekim 2020’de “Bağdat antlaşması”nı yaparak, Özerk Yönetim’in ve YBŞ/YJŞ güçlerinin dağıtılmasını, Şengal’den çıkarılmalarını istediler. Kendilerine bağlı bir kaymakam ve askeri güç gönderdiler. Bu anlaşmayı ABD ve Türk devleti’ de destekledi.
Sömürgeci faşist Türk devleti Kürt halkının varlığını ve toprak bütünlüğünü kendisi için hala en büyük tehdit olarak görmektedir. Şengal de, inkâr ve katliamdan fazlasıyla payını alan Kürdistan’ın bir parçasıdır. Emperyalistler kendi çıkarları doğrultusunda, (Fars-)Türk ve Arap sömürgeciler arasında ülkemizi bölüşmüş ve sömürgeleştirmiştir. Şimdi de asimilasyon ve demografik mühendisliklerle, savaş ve katliamlarla ülkemizi kemirmeye, halkımızı binlerce yıllık topraklarından sürme politikasını derinleştirmeye yönelmişlerdir. Irak Hükümeti’nin almış olduğu son karar tam olarak buna hizmet etmektedir. Halkımızın güvenli geri dönüş koşulları oluşturulmaksızın, kampların kapatılması ve kamp sakinlerinin bulundukları bölge nüfusuna kaydedilmesi, demografik mühendisliktir. 74. Fermanın sürdürülmesidir.
Ülkemizin 4 sömürgeci devlet arasında paylaştırılmış olması gerçekliği bir yana, sömürgeci işgalinden bir nebze olsun kurtarılmış olan Başûr ve (defacto)Rojava’da; Efrîn, Serêkaniyê, Kerkük, Musul ve Şengal emperyalistler tarafından sömürgecilere hibe edilmeye çalışılmaktadır. Şengal Kürdistan’ın bir parçasıdır. Tıpkı Kürdistan’ın her parçasının kendi kaderini tayin etme hakkı olduğu gibi Şengal’in de kendi kaderlerini tayin etme hakkı vardır ve hakkını özerkliğini koruyarak kullanmak istiyor. Şengal’e sömürgeci temelde dayatılan hiçbir “çözüm” karşılık bulamayacaktır. Sosyalist yurtseverler, dün olduğu gibi bugün de Şengal’in ve tüm Kürdistan’ın özgürleşmesi, sosyalizme doğru yürümesi için mücadeleye devam edecektir. Bu kapsamda Kürdistan dışındaki tüm sosyalist, devrimci ve demokratik güçler ve ezen(sömürgeci) ulusların proletaryasının da sömürgeleştirilmiş ülkemiz ve halkımız ile dayanışma sorumluluğuyla yükümlü olduğunu ifade etmek zorundayız. Kürdistan proletaryası ile birlik ve dayanışmanın görevlerinden biri de Şengal ve Êzidî halkımızın savunulması; kendi ülkelerinin burjuvazisine karşı demografik mühendislik, göçettirme ve imha politikalarına son verilmesi talebiyle harekete geçilmesidir.