Halil Aşkara
Heyet Tahrir Şam (HTŞ)’ın kökleri; 2011’de Suriye iç savaşın başlangıcına, Esad rejimine karşı savaşan El Kaideye bağlı, El Nusra Cephesine dayanır. HTŞ’nin felsefi ve ideolojik olarak beslendiği kaynak cihadist Selefilik’tir. Cihadist Selefilik; İslam’ın 1400 yıl önceki gibi yaşanması gerektiğini savunur, her türlü değişimi reddeder. Bilimin ve teknolojinin insan yaşamına olumlu etkilerini görmezden gelir. Kişi ve inancı arasındaki ilişkinin bireyselliğini kabul etmez, tam tersine İslamiyet’i siyasal ve toplumsal bir sisteme dönüştürmek isteyen ve bunun gerektirdiği hukuksal ve toplumsal adımları program edinmiştir. Öte yandan Colani de DAİŞ’in en etkili olduğu dönemde ona biat edip katılanlardandır.
Emperyalistler, özellikle de ABD Suriye’yi Colani HTŞ’si ile yeniden şekillendirmek ve yönetmek istiyor. Colani’ye yatırım yapan emperyalistler karşılığını en kısa sürede almak istiyor. Yatırımlarını açıklamakta da sakınca görmüyorlar. İngiliz İstihbarat belgeleri emperyalist ülkeler tarafından terör örgütü olarak tanımlanan HTŞ’nin yükselişinde Londra’nın oynadığı rolü gözler önüne serdi. İngiltere, “ılımlı” bir muhalefet inşa etmek adına HTŞ kontrolündeki bölgelerde bir sosyal hizmet ve medya ağı kurdu. Daha önce tehlikeli bir el-Kaide uzantısı olarak nitelediği bu örgütten işine yarayan bir yapı inşa etti. Suriye örneğinde de görüldüğü üzere, emperyalistler bölgede çıkarları neyi gerektiriyorsa, ona uygun hareket ediyorlar. Türkiye de HTŞ ve Colani ile yürümeye karar vermiş gibi görünüyor.
HTŞ’nin İsrail ile olan ilişkisine de bakmamız çok önemli. Colani, ABD ve İngiltere’nin sınırsız desteği sayesinde Suriye’de yönetime geldi. Ancak İsrail’de öncesinden boş durmadı. 8 Aralık’ta HTŞ güçleri İdlib’ten Şam’a harekete geçmeden günler öncesinden, İsrail uçakları yol temizliğine başladı. HTŞ’nin harekâtını engelleme girişiminde bulunabilecek İran yanlısı milisleri ve Hizbullah güçlerini yoğun uçak saldırılarıyla zayıflattı. Böylece Colani’nin 12 günde İdlib’ten Şam’a ulaşmasına azımsanamayacak bir katkı sunmuş oldu.
İsrail Şam’da rejim değişikliğine katkı sundu ama diğer yanda da yeni bir Taliban’ın ortaya çıkmaması için Suriye’nin savaş uçaklarını, hava savunma sistemlerini, ağır silahlarını hedef alan bombardımanlar gerçekleştirdi. Çok kısa bir dönemde, Suriye’nin savaş kapasitesi neredeyse yok edildi. İsrail böylesine kapsamlı saldırırken, Colani ne yaptı: İsrail ile bir sorunları olmadığı, (Şii İran devleti ve Hizbullah örgütünü kastederek utanmazcasına) düşmanlarının ortak olduğu açıklaması yaptı.
Colani, iktidar koltuğuna oturur oturmaz Şam’da Hristiyanların kutsallarına yönelik gerçekleşen saldırılara seyirci kaldı. Emperyalist efendilerine şirin gözükmek adına böylesi saldırıları tasvip etmediğini ve sorumluların adalet önünde hesap vereceği yalanını savurdu. Oysa dünya âlem biliyor ki, Colani şeri hükümlere dayalı bir yönetim kurmayı hayal ediyor. Nitekim, aradan çok fazla zaman geçmeden, Colani gerçek yüzünü ve niyetini bir kez daha üstelik bu kez çok daha kanlı biçimde gösterdi. Önce Tartus, Latkiye ve Hama’da yaşayan Alevilerin üzerine, DAİŞ artığı çetelerden oluşan katliamcı güruhu saldı. Suriyeli Aleviler kıyımdan geçirildi. DAİŞ nasıl ki Şengal’de Êzidî kadınları kaçırıp pazarlarda sattıysa, HTŞ’ye bağlı çeteler de savaş ganimeti olarak gördükleri Alevi kadınları aynı biçimde kaçırıp pazarlarda sattı. Colani ve çeteleri yine sözde kınayan ama pratikte katliamın sorumlularından hesap sormayan bir tutum takındı.
Colani, selefi bir İslam anlayışının savunucusudur. Ancak o yukarıda ifade ettiğimiz gibi, emperyalist efendileri tarafından teslim alınmış, ehlileştirilmiş, biat etmiş kukla bir lider. Şimdilik, Suriye sınırları içindeki, Müslüman olmayan toplulukları hedef almakla yetiniyor. ABD ve İngiltere için zaten bu bir sorun değil. Colani baktı ki Alevilere yönelik katliama çok fazla ses eden yok. Bu kez yönünü Süveyda’lı Dürzilere çevirdi. Tüm dünyanın gözü önünde binlerce Dürzi’yi katliamdan geçirdi. Süveyda sokakları kan gölüne döndü. Yüzlerce Dürzi kadın tecavüz saldırısına maruz kaldı. Yüzlercesi kaçırıldı ve hala haber alınamıyor.
Colani, başta Suriye nüfusunun üçte birinden fazlasını oluşturan Kürtler olmak üzere, Suriye’de yaşayan ulusal, dinsel ve mezhepsel toplulukları yok sayan, onların “yeni” Suriye’den beklenti ve taleplerini görmezden gelen, bir avuç zengin varlıklı Sünni Arap’ın çıkarlarını koruyan, şerri hükümler içeren, antidemokratik, tekçi ve merkeziyetçi yeni bir anayasa ilan etti. Ardından büyük ağırlığını Sünni Araplardan oluşturduğu geçici bir hükümet kurduğunu açıkladı. Kendisini de 5 yıllığına Suriye Cumhurbaşkanı ilan etti.
Türk devleti için Suriye çok ama çok önemli. Sömürgeci faşist Türk devleti Rojava devriminden korkuyor. Bölgede Arapları, Dürzileri, Alevileri, Ermeni ve Asurileri etkisi altına alan devrimin, yanı başındaki Kürdistan’ı etkileyeceğinden korkuyor. Bu korku tabiri caizse uykuların kaçırıyor. Türk devleti adına heyetlerin Şam’a çıkartma yapmaları ondandır. Hakan Fidan gidiyor, İbrahim Kalın geliyor, o gidiyor, Yaşar güler Şam’a damlıyor. Ticaret, iletişim ve Ulaştırma bakanları da eksik olmuyor Şam’dan. MİT adeta Şam’a kamp kurmuş. Yeni kimlik ve pasaportların yapım ve dağıtım işlerini MİT organize ediyor. Şam ve Halep havaalanlarının güvenlik kontrollerini MİT üslenmiş durumda. Yakın zamanda yeni Suriye hükümetiyle yaptıkları anlaşmayla, Türk ordusu Suriye ordusunu eğitip donatabilecek. Bu anlaşma gereği, Colani isterse savaş anında Türkiye’den askeri destek de isteyebilecek. Bu savaş tehdidinin kime karşı olduğu ise ortadadır. Emperyalist bir proje olan HTŞ’nin başarısı bir tarafa, Türk devleti Kürtlerin Kuzey Doğu Suriye’de bir statü elde etmemesi için, elinden geleni yapıyor. Yeri geliyor Efrîn, Girê Spî, Serêkaniyê ve Mimbic’de olduğu gibi topraklarımızı işgal ediyor. Yeri geliyor SİHAlarıyla katliamlar gerçekleştiriyor. Hastanelerimizi, elektrik istasyonlarımızı, su depolarımızı, fabrikalarımızı, fırınlarımızı, buğday ambarlarımızı yani toplumsal yaşamı olumsuz etkileyen ve doğrudan sivilleri hedefleyen saldırılar gerçekleştiriyor. Tişrîn savaşında aldığı yenilginin hazımsızlığını yaşayan Türk ordusu ve çeteleri, şimdi yeniden Rojava devrimimize saldırı hazırlıkları içinde. İmralı’da Kürt halk önder Abdullah Öcalan ile başlattıkları görüşmelerde görünen o ki, Rojava kilit bir rol oynuyor-oynayacak. Faşist Türk devleti Ortadoğu gibi siyasetin silahla yapıldığı bir coğrafyada, Rojava’da bize ordunuzu feshedin, silahlarınızı teslim edin, HTŞ çetelerinden oluşan “Suriye Ordusu”na katılın çağırısı yapıyor. Oysa Ortadoğu, silahsız olanın siyasi gücünün de olmadığı bir coğrafyadır.