Kuzey ve Doğu Suriye halkları, 13 yıldır sürekli savaş ve yıkım ile iç içe bir yaşam sürdü. Tarifi zor, çok büyük acılar yaşandı. Yaşam alanları yok edildi. Binlerce aile, yüzbinlerce insan bu zulümden etkilendi.
BAAS rejiminin sömürgeci uygulamalarını, politik islamcı çeteler ve Türk devletinin işgal saldırı takip etti. Sömürgeci Türk devleti, Kürt halkının kazanımları karşısında imha ve soykırım saldırısına girişti.
Halklar için saldırganlar arasında pek fark yoktu. Çünkü sömürgeciler ve çeteleri, varlığını kabul etmedikleri tüm halkları yok etmeyi amaçladı. Bunun için toplu katliamlar, baskınlar, karadan ve havadan bombardımanlar, kaçırma ve infazlar ve doğrudan işgal saldırıları gerçekleştirdiler. Bu savaş süresince şehirler yerle bir edildi. Binlerce insan hayatlarını kaybetti. Milyonlarca insan savaş alanlarından kaçtı ve mülteci bir yaşama mahkum edildi.
Topraklarını korumak isteyen Kürt halkının başlattığı Rojava devrimi, bölgedeki diğer halkların da katılımıyla yeni bir yaşamın başlangıcı oldu. Halklar el ele vererek Özerk Yönetim sistemini kurdu. Ve geleceklerine kendilerinin karar vereceği eşit ve özgür bir yaşam inşa etti. Halkların tam hak eşitliği üzerine kurulu bu sistem, tüm Ortadoğu halkları için önemli bir deneyim yarattı. Rojava devrimi, tüm bölge halklarına özgürlüğün nasıl elde edilebileceğini gösterdi.
Suriye genelinde savaş henüz bitmedi. Yıllar süren iç savaş, bölge halkları için önemli bir deneyimi de açığa çıkardı. Devrimin başından bugüne kadar halkların kaderini belirleyen en önemli şeylerden biri özsavunma örgütleri oldu. Tüm bu kaos ve saldırganlık politikaları içinde halklar kendilerini savunabildikleri kadar yaşama tutunmayı başardı. Özsavunma, deyim yerindeyse halklarımız için hayatta kalmanın şartlarından birine dönüştü. Eğer özsavunma bilinci varsa ve buna uygun bir örgütlenme oluşturulmuş ise halklar kendilerini koruyabildi. Eğer özsavunma yoksa, halk ya büyük katliamlara maruz kaldı ya da topraklarını terk etmek zorunda kaldı.
Çünkü, emperyalist güçler ve sömürgeci bölge devletleri halklarının varlığını, yaşam haklarını, geleceklerini yok saydı. Onlar için halkların çektiği acı ve zorlukların hiçbir önemi yoktu. Sadece yaşananların kendi çıkarlarına uygun olması gerekliydi. Şengal’de, Kobanê’de, Tartus’ta ya da Süweyda’da kaç bin insanın evsiz kaldığı, kaç bin insanın öldürüldüğü, kaç yüz bin insanın topraklarını terk ettiği, kaç bin kadının kaçırılıp pazarlarda satıldığı, kaç bin kişinin toplu mezarlara atıldığı ya da kaç bin insanın açlık ve ölüm ile yüz yüze kaldığının onlar için hiçbir önemi yoktu. Onlar, halklar adına karar almaya ve masa başına geçip harita üzerinde sınırları yeniden çizecek ve aralarında paylaşacak kadar insanlıklarından çıktılar.
Halkımız (halklarımız), kendi kaderini kendi ellerine aldı. Ya insanlık dışı bir ölüm ya onurlu bir direnişle kazanılacak yaşam. Bizler için başka bir seçenek yoktu. Özsavunma şarttı. Özsavunma silah ve her türlü ihtiyaç için halkın örgütlenmesi demekti.
İlk başta; halkın örgütlenmesi ve bir ordu tarzında yaşam alanlarını savunması gerekiyordu. Yaşam hakkını korumanın bir başka yolu yoktu. Ya katledileceksin ya evini, toprağını ve geleceğini bırakıp yabancısı olduğun bir başka yere kaçacaksın. Ya da yaşamın ve ülkenin özgürlüğü için direneceksin. Düşman seni yok etmek için üzerine geldiğinde, silaha sarılmak ve kahramanca bir direniş yaratmak tek seçenekti. Eğer, özgürlük bedel istiyorsa bu bedeli vermeyi göze alacaksın. Varlık ve yokluk için savaşmak bu demekti.
Bunun için ilk başta her yaştan insanlardan oluşan halk taburları kuruldu. Şehirlerin etraflarına hacizler kuruldu. Ardından daha profesyonel askeri birlikler inşa edildi. Askeri eğitim alanları ve akademiler kuruldu. Kadın ve erkek gençler, savaşmak için öne çıktı. Halk ordulaştıkça, devrim topraklarında yaşam daha güvenli hale geldi. Kadınların savaş içinde yer alması ve kendi özsavunma örgütlerini kurmasıyla, Ortadoğu’da başta tüm kadınlar olmak üzere tüm halkların geleceğini değiştirebilecek bir devrim ordusu ortaya çıktı. YPG ve YPJ’nin ana omurgasını oluşturduğu Demokratik Suriye Güçleri, sadece Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan halkların değil, Suriye’deki tüm mazlum halkları kurtarabilecek güce ulaştı. Şehirlerde Asayiş ve HPC gibi örgütlenmeler kuruldu ve aynı zamanda bu örgütlerin kadın birimleri inşa edildi.
Tüm bunlar halkın özsavunmayı büyütme çabasına bağlıydı. Kuzey ve Doğu Suriye sınırları içinde güvenlik sağlandıkça, Özerk Yönetime bağlı kurumlar da daha hızlı, üretken ve verimli bir çalışma düzeni inşa etti. Devrimi toplumsal alanda kuvvetlendirecek adımlar atmayı başardı.
Özsavunma bilincine sahip bir halk aynı zamanda; eğitim, üretim, sağlık, halk dayanışması ve toplumsal yönetim gibi pek çok alanda kolektif bir tarz ortaya çıkardı. Dün sömürgecilerin birbirine kırdırmaya çalıştığı halklar, bugün el ele verip ortak bir yaşamı kurmayı başardılar. Ve bugün Suriye’nin diğer kentlerinde katliam tehdidi altında yaşayan diğer halklar için örnek oldular.
Emperyalistlerin desteğiyle Şam’a getirilen HTŞ çetesi, bölge halklarının varlığını ve taleplerini kabul etmedi. Sahil bölgesinde silahsız Alevi halkı soykırım saldırısına maruz kaldı. Binlerce Alevi öldürülüp cansız bedenleri yok kenarlarını atıldı, yakıldı. Emperyalistler ve sömürgeci devletler, HTŞ lideri Colani’yi cesaretlendirdi. Onlar da hızla Süweyda’da Dürzi halkımıza yönelik yeni bir soykırım saldırısına başladı.
Ancak bu kez örgütlü halk gerçeğiyle karşılaştılar. Dürzi halkımız topraklarını bırakmadı ve canları pahasına direndiler. Silahlı direnişleri sayesinde Dürzi halkımız yok olmaktan kurtuldu. Özsavunmanın Ortadoğu halkları için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi.
Eğer bir halk bir ordu gibi kendisini örgütleyebiliyorsa, ancak o zaman kendisini ve topraklarını savunabilir. Örgütlü ve silahlı güç yoksa, katliam tehdidi var demektir. Devrim ordumuz QSD’yi ve Özerk Yönetim sistemimizi tasfiye etmek isteyen saldırılardan korumanın tek yolu, halkların özsavunma örgütlerini güçlendirmesiyle mümkündür. Özgürlüğümüzü korumak ve halkların tam hak eşitliğini kazanmak için daha fazla örgütlenelim. Rojava devrimini korumak için silahlı halk direnişini büyütelim. Yaşamak Direnmektir.